Nefes almak demişlerdi, derin bir
nefes. Bulunduğun ortamlar ne kadar müsait olur bilinmez ama nefes almak
iyidir. Hayatın devam etmesi yalnızca nefes almakla mümkündür. Kaybolan
zamanların hükmü yoktur ve geriye dönüşü imkansızdır. Yalnızca zaman değildir
kaybolan, aslolan kaybın üzerimizde bıraktığı yıkımın zaman içerisinde
kaybolabilmesidir. Nefes almak gibidir zaman. Her nefes alışımız zamanın
kayboluşunun kanıtıdır.
Korkunç zamanlara tanıklık ettik
genç ömrümüzde. Ardımızda bıraktıklarımız bırakacaklarımızın teminatı gibi
yüzümüze bir bir çarpıyor. Ve aslında kötürüm dünyanın ne kadar da kötürüm
olduğunu nefes aldıkça anlıyoruz. Bize kalan, kalanın ne olduğunu kavrayamadan
usulca inimize çekilmek sessiz ve derinden. Böyle zamanlarda anlıyor insan
yolun nereye gidemeyeceğini. Çünkü içeride ışık yok, her yer karanlık hem de
zifiri. Korkuların hüküm sürdüğü yalnızlıklarda sığınacak tek liman insanın
kendisidir. Ancak insan korkularını yenmek için muhakkak güçlü olmadır. Bunun
için sihirli kelime umuttur. Oğul adı gibidir hem umut, hem de kenetleyendir
hayata. Sevgi gibi güçlüdür. Güçlülüğünün farkında değildir çoğu zaman umut.
Yalnızlaştığımız dünya da giderek
uzaklaşıyoruz umutlarımızdan. Her şey garip bir biçimde üzerimize çöküyor ve
bizi olduğumuzdan uzaklara götürüyor. Bir zaman gelir de çıkarız bu karanlıktan
diye nefes almaya devam ediyoruz. Bazen nefeslerimize duman karışır bedeli
ödenmişçesine. Bazen de ağır bir koku bedelsizce. Böyle bir bir yok olurken
kendi inlerimizde hayatın ne kadar anlamsız bir nefes yarışı olduğuna kanıp
gidiyoruz.
.
.
.
Yalnız değil ki buda geçmesin, kahrolmanın en naif yanına sokulmak gibi
bir şey tatlı tatlı yok olmak.